Publications


Publications

Uluslararası Güvenlik, Yeni Dünya Düzeni ve Türkiye

Tüm bu analizler bağlamında kitabımız, uluslararası güvenlikle dünya düzeni tartışmaları arasında güçlü bir korelasyonun mevcudiyeti varsayımından hareketle, günümüzde ABD-ÇİN-RUSYA arasında, merkezinde Doğu Akdeniz’in yer aldığı hâkimiyet mücadelesi neticesinde yeni bir dünya düzeninin inşa edileceğini, oluşacak yeni düzenin tek bir hegemon güç tarafından yönetilemeyeceğini, yeni dünya düzeninin tek bir küresel/süper/hiper güç yerine teknoloji ve dijitalleşme açısından iki kutba ayrılmış bir çoklu liderlik mekanizması yaratacağını ve bu yeni kurulacak dünyada Türkiye’nin etki ve nüfuzunu artırarak bölgesel güç olmaktan küresel bir aktör olma istikametine doğru ilerleyeceğini iddia etmektedir. 

Taliban'ın Afganistanı: Devlet, Toplum, Siyaset

19. yüzyılda kolonyal yayılmacı ideolojinin saldırısına uğrayan Afganistan, 20. yüzyılda sosyalist ideolojinin tecavüzüne maruz kalmış ve nihayet 21. yüzyılda vahşi ve barbar kapitalizmin esiri hâline gelmiştir. Üst üste ve kesintisiz bir biçimde gerçekleşen bu dayatmacı ideolojilerin işgalleri yüzünden Afganistan’ın sosyoekonomik yapısı bozulmuş, siyasi istikrarsızlık farklı toplum kesimleri arasındaki diyaloğu kesintiye uğratmış ve silahların konuştuğu bir ortamda uzlaşma kültürü imkânsızlaşmıştır.

Düşünce kuruluşlarından beklenen tek tek bireylerin bir insicam içinde geniş kitlelere ulaşmasını sağlamaları, bu fikirlerin toplumun önün açan, siyasi karar alıcılar için alternatifler oluşturan söylemler haline gelmesini temin etmeleridir.

Bu bağlamda 25 Aralık 2015 tarihinde Küresel Araştırma Düşünce Merkezi GRTC yayınladığı 'Türk Tipi Başkanlık Sistemi' raporu ile o dönemde gündemden düşmüş olan Başkanlık sistemi tartışmaları tekrar toplumun gündemine taşımayı amaçlamıştı. Çalışmamızda dile getirdiğimiz, önerdiğimiz pek çok hususun 16 Nisan'da referanduma sunulan tekliflerde yer alması bizleri sevindirmiştir.

Referandum sonrası süreç, yönetim sistemindeki bu köklü değişikliğe uygun olacak şekilde Devlet'in yeniden yapılanmasını zorunlu kılacaktır. GRTC olarak bu süreçte üzerimize düşen olarak gördüğümüz fikirler, öneriler sunma ödevini gerçekleştirmek üzere yeni bir çalışmanın gayreti içine girdik.

Alanında uzman arkadaşlarımızın uzun süren çalışmaları sonucu elinizdeki bu çalışma oluştu. Çalışmamız idari yapılanma, yargı, güvenlik, sivil toplum, ekonomi ve dış politika alanında Devlet'in yeniden inşasına yönelik olarak pek çok tespit ve öneri içermektedir. Hiç şüphesiz bu inşa faaliyetlerinin milletin taleplerini, arzularını içerecek ve rafahını, mutluluğunu tesis edecek bir yapılanma içermesi bu konuda fikirlerin çokluğuna ve kalitesine bağlı olacaktır.


Obama yönetimi iktidara geldiğinde, Orta Doğu politikalarından kaynaklanan Türk-Amerikan gerilimi söz konusuydu. CIA'nin 1997'de yayınladığı '2015 Küresel Yönelimleri' raporunda, 2015 yılında dünyanın yer altı ve yerüstü zenginliklerinin %85'inin halkı Müslüman olan ülkelerin tasarrufunda bulunacağından hareketle bu vahim duruma karşı önlemler alınması konusu gündeme getirildi. 11 Eylül olaylarının, bu raporun ortaya koyduğu tehdit algısına bir cevap olarak kurgulandığı, bu politikanın bir uzantısı olarak 2004-2005 yıllarında renkli devrimler üzerinden Türkiye'nin kuzeyi (Ukrayna ve Gürcistan) ve 2010 sonu itibariyle Türkiye'nin güneyi (Arap baharı) ve nihayetinde 15 Temmuz ile birlikte Türkiye'nin bizatihi kendisi istikrarsızlaştırılmaya ve yönetilemez hale getirilmeye çalışıldı.

Amerika'da son yayınlanan Pentagon raporu, bazı düşünce kuruluşlarının verileri ve diğer istihbarat değerlendirmeleri göz önüne alındığında, bölgede Türkiye, İran, Suriye ve Irak Kürtlerinden müteşekkil bağımsız bir Kürdistan kurulması hususunda fikir birliğine varıldığı belirtiliyor. 

European Union: Decide or Perish 

In our day, Europe Union (EU) is evolving into a state which loses its importance within international politics arena. Especially the effects of global economic crisis in 2008 is still not overcome within the EU borders. Right in the similar time period as the economic crisis’ increase; Arabian Spring and civil wars which appeared within Middle east,  has started an ongrowing immigration wave to the EU countries. With the reality that immigrants brought in their own beliefs, identity and Civilization understanding as they came, causing many new issues right after the economical crisis upon the EU Countries’ populations, such as unemployment; brought upon the traitory of the worths which legitimized and made happen EU in the first place. The EU, which is based on multiculturalism and cultural pluralism, which means the practice of living together and side by side, without losing their differences, has rapidly turned into a base of fascism, racism and hostility to Turks and Islam.

In addition to the battle for leadership between China and USA, USA hegemony rapidly losing power and China filling in the space quickly; creates tension within the international arena. Precisely because of this context, the EU's signing of the world's largest trade agreement with China and continuing to buy cheap natural gas and oil from Russia, which sided very closely with China, is perceived as an unforgivable betrayal by the USA. As a matter of fact, the most important goals of the Ukraine War for the USA are weakening the EU, preventing the EU from being an alternative project by using the fear of Russia, and prolonging the life of the US hegemony by reducing the effectiveness of Russia and China in the EU.

 

Within the framework of all these evaluations, this book opens up discussion how long the EU can survive with its bureaucratic and clumsy structure, its distance from the potential to create an answer to the challenges we mentioned, and its unprincipled attitude that puts the value system aside.



Türkiye’nin Kimlik Problemleri


Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne entegrasyon sürecini, kimlik parametresi çerçevesinde, doğru bir biçimde anlayabilmek için Türkiye’nin ikiyüz yıllık Batılılaşma macerası ile Avrupa Birliği’ne üyelik süreci arasında güçlü bir bağ kurmak kaçınılmazdır. Aslında üyelik süreci, modernleşmenin tek yolu olarak algılanan Batılılaşmayla gerçek bir yüzleşmeyi ifade etmektedir. Ne var ki, bu iki olgunun özdeşleştirilmesi sonucu, üyelik sürecinde birtakım problemler ortaya çıktıkça, Türkiye, Batı dışı modernleşme modellerine yönelmeyi tartışır hâle gelmiştir. Bununla birlikte, şu ana kadarki Batılılaşma ve modernleşme çabalarının beklenen sonuçları vermemesinin arkasında yatan sebeplerden biri, Avrupa kimliği ile Türk kimliğinin birbirlerine zıt kimlikler olarak algılanmasıdir. Oysa, karşılıklı ilişkiler tarihsel perspektifte serinkanlılıkla irdelendiğinde bu iki kimliğin birbirlerinin "oluşturucu ötekileri" oldukları ortaya çıkacaktır. 

Türk Dış Politikası (Çeviri Eser)

 “Bu kitap Türk dış politikasına; onun kaynakları, özellikleri, başarıları ve karşılaştığı güçlükler konusunda yaptığı derin analizlerle, ihtiyaç duyduğumuz başka bir açıdan bakmamızı sağlıyor ve bunu dış politikayı sâdece uluslararası mücadelelerin değil demokrasi ve kimlik için yapılan ulusal mücadelelerin de kesişme noktasına koyarak başarıyor.”

Mağara Duvarından Yansımalar (Çeviri Eser)

Bu eser, başından beri ele aldığımız bölünme, ayrışma ve manipülasyonlara neden olan ve bundan sonra da etkinliğini sürdürmesi mümkün görünen, önce zihnimizde oluşup daha sonra hayat pratiğine dönüştürdüğümüz kolektif kimlik ve temsillerin sosyolojik, psikolojik, siyasi, kültürel bir çözümlemesini okuyucusuyla buluşturmayı hedeflemektedir.

Şeytan Üçgeni: Kimlik, Kültür, Etnik Topluluk (Çeviri Eser)

Kimlik, kültür ve etnik topluluk çerçevesinde yaşamaya hapsedilen insanlar, bu Şeytan Üçgeninin dışında yaşayabilirler mi? Kolektif temsil ve semboller gerçekliği gerçekten ve olduğu gibi yansıtabilme gücüne sahip midirler? Azınlıklar ve göçmenlerin kolektif hak ve talepleri çok abartılarak, bazen hiç yoktan icat edilerek, bu kesimlerin yaşam tarzları, hayatı algılayış biçimleri ve kültürleri özenle korunur ve yaşatılırken, acaba bu göçmenler ve azınlıkların sonradan katıldıkları ev sahibi ülkenin insanlarının/toplumlarının kolektif kimliği, spesifik kültürü ve etnikliği yok mudur? 

AVRUPA: Miras, Meydan Okuma, Vaat (Çeviri Eser)

Avrupa çeşitli ulusal ve bölgesel kültürlerden müteşekkil karmaşık bir desendir. Fakat Avrupa ortak kültürel bir mirastır da aynı zamanda. Oluşmakta ve oluşumunu sürdürmekte olan bir kültürdür. Avrupa Birliği’nin oluşumu bu ortak miras ve ortak bir gelecek oluşturma çabası olmaksızın mümkün değildir.

Avrupa Birliği’nin Demokratik Eksiklikleri

AB’yi gelişmişi bir uluslararası örgütten ibaret gören hükümetlerarasıcılar birliğinin meşruiyetinin üye devletlerin hükümetleri kanalıyla tesis edildiğine inanmaktadır.Bu bakış açısına göre,demokrasi ancak ulusal düzeyde sağlanabilir ve Birliğin meşruiyeti üye devletlerin yasallık ve meşruiyetinden kaynaklanmaktadır

Kültürel Antropoloji (Çeviri Eser)

“Antoloji tüm bilimlerin en özgürleştirici olanıdır. Irksal ya da kültürel üstünlüğün yanlış inançlarını ortaya çıkarttığı gibi aynı zamanda nerede ve nasıl yaşadıklarına bakmaksızın kendisini tüm insanların incelenmesine adar. Bilge insanların ve laboratuar şartlarında çalışan tüm bilim adamlarının firik ve düşüncelerinden esinlenerek insanın niteliğine ilişkin daha çok bilgiyi gün yüzüne çıkarmaya çalışır.

Siyasi İdeolojiler (Çeviri Eser)

Andrew Heywood, iki yüzyılı aşkın bir süredir dünya siyasetine hâkim olan ve onu şekillendiren siyasî ilkelere ve doktrinlere siyasi İdeolojiler kitabıyla açık, kavranabilir ve kapsamlı bir giriş yapmaktadır. Yazar uluslararası bir perspektifle, klasik 19. Yüzyıl ideolojileri olan liberalizm, muhafazakârlık ve sosyalizmden, yakın zamanlarda doğan feminizm, ekolojik düşünce ve siyasî İslam gibi ideolojilere okuyucuya kapsamlı ve sistematik bilgi sunuyor.

Avrupa’nın İcadı (Çeviri Eser)

Avrupanın İcadı; Avrupa kimliği, kültürü ve uygarlığının tarihsel, sosyolojik ve felsefî kökenlerini eleştirel düzlemde sorgulama arayışından hareketle, bu kökensel geçmişe binaen bir gelecek perspektifi çizmeye çalışan ve günümüzde Avrupanın yaşadığı kurumsal ve yapısal problemleri kimlik algısı üzerinden çözümleme teşebbüsünde bulunan bir ilk eserdir.

Avrupa Birliği Entegrasyonu Sürecinde Türkiye’nin Kimlik Problemleri

Avrupa Birliği günümüz Türkiye toplumunu derinden etkileyen bir olgu haline dönüşmüştür. Artık Türkiye 1999’da başlayan adaylık sürecini 2005’te müzakereci ülke konumuna yükselerek taçlandırmış; demokratikleşme, sivilleşme ve özgürleşme çabası ve ekonomik kalkınma hamleleri ile bölgesinde göz dolduran bir ülke haline gelmiştir. Ne var ki, Türkiye’nin müzakereci ülke olmasının hemen öncesinde, ilk olarak, Avrupa’nın kendi içyapısında ve daha sonra da Türkiye coğrafyasında kimlik politikaları ve problemleriyle yüzleşilmeye başlanmıştır.

Faşizmin ve Sosyalizmin Sosyo-politik Kökenleri

İnsanlık tarihinde bir dönüm noktası olarak kabul edebileceğimiz Endüstri Devrimi gibi güçlü bir sosyal devinimi getiren büyük olaylar, tarihte belki ilk defa insanlığı toplumlar halinde birleştirmiştir. Bu birleşme beraberinde büyük bir şehirleşmeyi, mesleki farklılaşmayı, işbölümünü, yeni üretim ve tüketim ilişkilerini, kısaca yeni bir dünyayı getirmiştir. Bu yeni dünya kendine özgü kurumları ve bu kurumların şekillendirdiği toplum tiplerini oluşturmuştur.

Siyaset Psikolojisi

Günümüzde siyasetin algılar üzerinden yapılmakta olduğu gerçeğinden hareketle siyaset uğraşına dair en isabetli tanımın 'algı yönetimi sanatı' olması muhtemeldir. Nitekim çağımızda pek çok ulusal ve uluslararası çatışma alanına siyasal bir çözüm aranırken sık sık algı operasyonlarına müracaat edilir. Kitap bir yandan siyaset psikolojisi disiplininin teorik ve tarihsel arka planına dair doyurucu bir bilgi birikimi sunarken, öte yandan güncel uluslararası siyasal gelişmelerin pek de dikkat çekmeyen psikolojik boyutunu okuyucuyu sürükleyen akıcı bir üslupla gözler önüne sermektedir.

SİYASET SOSYOLOJİSİ - Küreselleşen Dünyada

Bu kitap resmî siyasi kurumlar ve uygulamalarla sosyal hayatın bariz bir biçim alan bağlantısızlığını anlamamız için araçlar ve imkânlar sunmaktadır. Siyaset ve toplum arasındaki ilişkileri yeniden düşünmeye başlayabilmemiz için Michael Drake, iktidar analizi, temsiliyet, sosyal kimlikler, sosyal hareketler, egemenlik, devlet, küreselleşme, ayaklanmalar, risk ve güvenlik gibi sosyal değişim ve dönüşümün ürettiği yeni teorik gelişmeleri sentezler.

15 Temmuz: Failler, Süreçler, Olgular

Kötülükler ancak sebeplerinin ve sonuçlarının tahliliyle mazi olur. Bu eser bir yandan 15 Temmuz darbe girişimine zemin hazırlayan zihni referansları konu almakta, diğer yandan da girişimin ulusal ve uluslararası seviyedeki sonuçlarını tartışmaktadır.



2017 Nisan ayı itibarıyla düzenlenen referandum ve Haziran 2018 seçimleri neticesinde Türk kamuoyunun kahir ekseriyetinin onayını alan cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi, Türkiye'nin, şekillenmekte olan yeni dünya düzenine bir cevabı ve değişen küresel siyasete anlamlı bir adaptasyon çabası olarak okunmalıdır. Yüz yılda olması gereken hadiselerin, on yılda gerçekleştiği, dünyanın daha hızlı döndüğü ve dondurulmuş ihtilafların, bir bir savaşa dönüştüğü bir dönemden geçmekteyiz.


Buna ilaveten pandemi ve depremler başta olmak üzere doğal afetlerin, iklim krizi ve küresel ısınmayla katlanarak yaygınlaştığı, ulusal güvenliğin, gıda güvenliğinden enerji güvenliğine ve hatta uzay güvenliğine kadar geniş bir alanda tanımlandığı ve dış politikada ittifak ve düşmanlıkların baş döndürücü bir hızla değişim ve dönüşüm gösterdiği, içinden geçtiğimiz dönem, Türkiye'nin parlamenter sistemle yoluna devam etmesini imkânsız hâle getirmiştir. Bu bakımdan yeni sistem, pek çok alanda idari açıdan büyük değişiklikleri pratiğe yansıtmıştır. Bu eser, bu farklılıkların kamu yönetimine bakan kısmına odaklanmaktadır.


Nitekim cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminde, cumhurbaşkanına cumhurbaşkanlığı kararnamesi yetkisi verilerek kamu yönetimi alanını tanzim imkân verilmiştir ki cumhurbaşkanı, bu kararnamelerle kamu tüzel kişiliği kurabilmekte, bakanlıkları ve pek çok kamu kurumu ve kuruluşlarının yapısı ve işleyişini düzenleyebilmektedir. Kamu yönetiminin etkin ve verimli işleyişi açısından ve daha etkin kamu politikalarının oluşumu ve uygulanması bakımından son derece önemli olan üst düzey kamu yöneticilerini de bu yetkisiyle atamakta ve görevden alabilmektedir. Cumhurbaşkanı, bu yetkisi sayesinde beş yıl boyunca politika, plan ve programlarında destek alabileceği üst düzey kamu yöneticilerini tayin etmektedir. 

Lozan Antlaşmasıyla bağımsızlığını tescilleyen Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluş yıllarından itibaren Türk dış siyasetinde uzun zaman statükoculuk ve batıcılık gibi ilkeler ehemmiyetini kurumuştur. Birinci Dünya Savaşında İttifak resimleri yanında yer alan Osmanlı devletinin ardılı olan Türkiye Cumhuriyeti muasır medeniyetler sürecinin başarıya ulaşması ve kurtuluş savaşının sonucunda istiklalin istikbalini tazminat adına almak için Batı yanlısı bir politika izlemiştir. Ne var ki Türkiye, kuzey komşusu Sovyet Sosyalist Cumhuriyet Birliği (SSCB) ile olan biteni birbirine sokmamak ve Orta Asya'da mukim mazlum milletlerin haklarını savunmak için yurt cihanda suh ilkesinden de vaz geçmemiştir. Türkiye bir cumhuriyetin 14'ncü yıl Tahran'da bulunan Sa'dabat Sarayında İran, Irak ve Afganistan gibi ülkelerle sorunları barışçıl bir şekilde çözülmek için Sadabat Paktı imzalarken diğer yandan içeride bulunan yaraları sarmak ve 1929 ekonomik buhranından en az zararla kurtulmak adına mücadele etmiştir (Tutar, İnaç ve Güner 2006: 291). İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra Truman doktrininin ve Marshall'ın planın öngördüğü yardımlardan yaralanmak ve SSCB'nin baskısından kurtulmak için 6 tek bakımı Batı Blok'a yanaşmakta olmuştur. İkinci Dünya Savaşı sonrasında Türkiye'nin temel kaygısı ekonomik yardımları alabilmekten çok güvenlik kaygısı olmuştur. Türkiye SSCB'nin tehditlerinden kurtulmak için bakımı 1949'de ku rulan NATO'ya girmemiştir. SSCB'nin baskı ve tehditlerine acı vermeyen Türkiye bu sefer NATO'ya kayıt sürecinde Batının sınavlarına maruz kalarak ilk kez yurtdışına askerler göndermiştir 


In light of the wave of artificial intelligence and the information revolution resulting from rapid technological development, the shift in the format of communication between individuals and institutions, the trend of countries towards modernizing their systems and devices in line with the requirements of the times, and the emergence of the fundamental effects of cyberspace on the lives of humanity, as it has become possible for individuals to participate in... In drawing and formulating policies, the concepts of security have changed for the state, and have moved from its concept in its traditional formulation to its unconventional concept, a transition that also applies to the field of security threats, which have also moved to non-traditional threats as a result of the various uses of the technology and communications revolution, and this is a shift that has become the concept of security. Cyber security is one of the basic elements guaranteeing the country's national security. Therefore, this study attempts to answer the following question: To what extent can cyberspace pose a threat to the national security of the state?